Kısa Vadeli Alım Satım – Uzun Vadeli Yatırım Karmaşası

Fiyat ve hacim temelli teknik analizin ne kadar objektif ve risk kontrollü olduğunu düşünsem de Sir Jon Templeton’ın yatırım felsefesinden de etkilenmeden edemiyorum. Bu iki olgu arasında beni düşündüren tek şey ise teknik analizde risk kontrolü tam anlamda işlem yapan kişide iken işler yatırıma geldiğinde bu biraz farklılaşıyor.

Değer yatırımcılığı da denilen öncülüğünü Benjamin Graham, Warren Buffet ve John Templeton’un üstlendiği felsefe fiyat düşüşlerinde alım yapmayı, sürünün tersine davranmayı söylerken, Larry Hite, Dennis Richard ve Ed Seykota gibi traderlar sürüyle birlikte davranmanın rasyonel olduğunu, aksinin düşünülemeyeceğini, piyasayı tahmin etmenin mümkün olmadığını kimsenin piyasadan daha akıllı olamayacağını iddia ediyor.

Buffet, Templeton ve Graham’ın piyasadan daha akıllı olduklarını iddia ettiklerini sanmasam da Trader cephesinin söylemlerini mantıklı buluyorum. Bir yandan da iki tarafı karşılaştırmak elma ile armutu karşılaştırmaya benziyor. Trading ve investing tamamiyle farklı şeyler. Trading daha kısa dönemli, temel değerlere daha az değer veren bir olguyken, yatırım ise temel değerlere daha bağlı ve daha uzun dönemli.

Elbette ikisi için de en önemli şey risk kontrolü. Trading tarafında bu iş çok daha strict bir şekilde yapılıyor. Riski doğrudan etkileyen en önemli etken fiyat olduğu ve trading işlemleri çoğunlukla fiyat ve türevlerinin indikatörleriyle gerçekleştirildiğinden, riskin takibi, müdahalesi ve yönetimi çok daha kolay ve temel oluyor.

Diğer yandan yatırımcılar, tüm değerler aynıyken fiyat düşüşünü pozisyon büyütmek için fırsat olarak görüyor ve bu da riski büyütüyor. Benjamin Graham’ın öğretisi olan margin of safety ise aslında bu düşünceye bir anti-tez niteliğinde. Margin of safety hissenin fiyatının içsel değerinin çok çok altında olduğu zamanlarda alımını öngören bir prensip. Buna göre yatırımcı hisseyi, piyasa değeri öngörülen içsel değerin çok altında olduğunda aldığından aşağı yönlü riskini de minimize etmiş oluyor. Burada risk algıları da farklı. Trading de risk olarak sermayenin %1-5 i optimum görülürken, investing de %5-25 arası makul sayılabilir.

Risk farklılıklarının arkasındaki temel mantık ise trading de işlem sayısı, spread maliyeti, komisyon, vergi maliyetleri yüksek ve işlem sayısı arttıkça daha da yükselirken, yatırım da ise işlem azlığı sebebiyle tüm bu maliyetlerin oldukça düşük olması.

Trading kısa sürede risk/getirinin sonuçlanması, meşguliyet hissi ve işin popülerliği nedeniyle revaçtayken, yatırımcılık ise genelde trading pozisyonunun zararda olup pozisyonun kapatılmak istenmemesi sonucu pozisyonun kar edene kadar elde tutulmasıyla ortaya çıkan duruma deniyor ülkemizde.

İşlem yapmadan önce üzerine düşünülüp yol haritası oluşturulması gereken konular. Televizyonlarda boy gösteren uzmanlarımızın sadece şurayı kırarsa şuraya gider dediğine bakmayın siz!

Bilgi: Fortune Türkiye’nin Temmuz 2017 tarihli haberine göre yerli yatırımcıların hisse elde tutma süresi 42 iken yabancı yatırımcıların ise 212 gün.